#İnsanınAnlamArayışı #ViktorFrankl #Sosyoloji #Tarih #Psikoloji #ToplamaKampı #Okuyunİzleyin

İnsanın Anlam Arayışı - Viktor E.Frankl

02:12:00

Viktor E. FRANKL’in İnsanın Anlam Arayışı kitabını bir gecede bitirdim. Sürükleyici ve merak uyandıran bir kitap. Frankl aslında bir psikiyatr ve bu kitabında 2.Dünya Savaşı sırasında ki Toplama Kamplarının hikayesini anlatıyor. 


Kendisi uzun bir süre bu kamplarda köle gibi çoğu zaman aç bırakılarak, psikolojik işkence edilerek zorla çalıştırılmış.

Toplama Kamplarına dair birçok şey yazılmış, karalanmış zaten orada yaşananları yazılanlardan az çok biliyoruz ama hiçbir zaman tam olarak anlayamayacağız. Her sabah güne mutlulukla uyananlar var toplama kampında çünkü dün ölmemiş.İnanabiliyor musunuz? İnsan ölmediği için mutlu oluyor, bu durum Frankl tarafından 'Negatif mutluluk' olarak tanımlanıyor.

Bu kitapta bir tanımlama dikkatimi çekti onu da paylaşmak isterim. Şöyle diyor: “Müslüman tabiriyle neyi söz ettiğimizi biliyor musunuz? Perişan, kendini bırakmış, hasta, bir deri bir kemik görünen ve fiziksel olarak daha fazla çalışamayan... İşte böyle birisine ‘müslüman’ deriz. Er ya da geç, genellikle kısa bir süre içinde, her ‘müslüman’ gaz odasını boylar." 

2. Dünya Savaşı ve Toplama Kampları ile ilgilenenler için kaçırılmaması gereken psikolojik bir başyapıt. 

Kitabın tanıtım bülteninden;
20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, otuzun üzerinde yabancı dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan İnsanın Anlam Arayışı'nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır.

Okurlar, Frankl'ın tasvir ettiği toplama kampının, dünyayı daha büyük bir hapishane olarak kavramamızı sağlayacak parlak bir metafora dönüştüğünü fark edecektir. Gasset, Heidegger ve Sartre'dan aşina olduğumuz düşünceler ışığında, varoluşun çetin koşullarında "anlam"ı keşfetmemize yardım edecek süreci anlatan Frankl, "İnsanı insan yapan nedir?" sorusuna da yanıt vermeye çalışıyor...
"Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli olmadığını, asıl önemli olan şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyordu. Yaşamın anlamı hakkında sorular sormayı bırakmamız, bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün, her saat sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi. Yanıtımızın konuşma ya da meditasyondan değil, doğru eylemden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam, sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir."